Mehmet Dikici

Mehmet Dikici

Sözünde durmak

Yeri göğü Yaratan, ruhlar âleminde “ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sorduğunda evet dedik. Söz verdik, O’nun kudretini gücünü mutlak olarak bilmeye ve emirlerine itaat etmeye, kula kulluk etmemeye, iyilik yolunda yürümeye…

Allah’ın en sevmediği insanlar olan münafıkların alametlerini, Sevgili Peygamberimiz sayarken üç önemli gösterge arasındadır sözünde durmamak.

Münafıklığın alameti üçtür: Yalan söylemek, sözünde durmamak ve emanete ihanet etmek”

Milli Şairimiz Mehmet Akif, Meşrutiyetin ilk senelerinde, bir cuma günü Midhat Cemal’le sözleşir. Akif, Kuntay’ın Çapa’daki evine gidecektir. O gün adam boyu kar yağar. Arabalar, tramvay, tren ve vapur, hava şartlarından işlemez. Sütçü ve ekmekçiler, kar ve tipiden dışarı çıkıp, dağıtım yapamaz. Vakit öğle olmuştur ve ekmekçiler hâlâ, ortada gözükmemektedir. Derken kapı çalar: Midhat Cemal, karşısında Akif’i görür. Büyük şairin bıyığının yarısı donmuştur. Midhat Cemal, Akif in kar ve tipiye rağmen, Beşiktaş’tan Çapa’ya nasıl geldiğini merak eder. O, bu mesafeyi yürüyerek gelmiştir. Midhat Cemal Akif in bu havada yürüyerek oraya gelmesine, hayret eder. Akif ise, arkadaşının hayretine şaşırır. Akif: “Gelmemem için kar, tipi kâfi değil, vefat etmem lâzımdı. Çünkü geleceğim diye söz vermiştim.”

Sen benim alnımda münafık yazdığını mı gördün de sözümde durmayacağımı zannettin” der.

İstiklal Marşı kabul edildiğinde, sözünün eri Mehmet Akif’in cebinde, Zonguldak milletvekili Hayri Bey’den borç aldığı 2 lirası vardı ve Milli Marş için 500 lira teklif edildiği günlerde 140 lira ile Ankara’da bir çiftlik alınabiliyordu. Âkif, ödül olarak verilen 500 lirayı Hilal-i Ahmer (Kızılay) bünyesinde, kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Dar'ül Mesai vakfına bağışlamıştı... Sözünün eri adamın mertliği de muhteşemdi…

Günümüz dünyasında söz senet olmaktan çıkmış, senet bile fayda etmez duruma gelmişse; medeniyetimizin değerlerinden, örneklerinden uzaklaşmamızın bir sonucudur.

Yaşadığımız süreçte bizi insanlıktan uzaklaştırıp, robotlaşmaya sürükleyen dijitalleşmeyi sorgulamalı ve yeni sistemde insani değerlerimizi yeniden sahiplenip, özümüze dönmeliyiz…

Hâlbuki “Ahdine vefası olmayanın dini yoktur” ikazı ne kadar da kesindir…

Söz verip sözünde durmayanların itibar görmesi, bu tür davranışta bulunan insanların benimsenmesi; zamanla toplumun tamamında yaygınlaşırsa, güven ortadan kalkarsa işte o zaman bir millet için gerçek felaket değil midir?

Selam olsun sözünün eri güzel insanlara…

Muhabbetle…

Mehmet Dikici

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Dikici Arşivi